Gakgoşlar diyarı Elazığ
Halkına ‘Gakgoş’ diye hitap edilen Elazığ, onlarca medeniyete yaptığı ev sahipliği sonrasında tarihi ve kültürel güzellikleriyle ön plana çıkıyor. Bu şehirde adeta her medeniyetten bir kalıntı bulabiliyorsunuz. Elazığ’dan söz ederken Harput’un tarihi ile birlikte anmak gerekiyor. Dünyada sayılı tarihi şehirler arasında bulunan Harput, adeta bir açıkhava müzesi. Diğer yandan Elazığ, doğal güzelliklere de sahip. Gölleriyle de tanınan şehirde adeta bir görsel şölen yaşayabilirsiniz.
Gakgoş, Çayda Çıra, Harput, Keban Barajı, Hazar Gölü… Bunlar, Elazığ denince ilk akla gelen simgelerden sadece birkaçı. Doğu Anadolu’nun tarihi ve kültürüyle meşhur bu şehrinde, ünlü yerleri ve simgeleri görmek için heyecanlanıyorum. Uçaktan indikten sonra bir an önce şehre gitmek için sabırsızlanıyorum. Havaalanından şehir merkezine devam eden kısa yolculuk sırasında, otobüsten meraklı gözlerle çevreyi süzmeyi ihmal etmiyorum.
Ama şehre yaklaşırken heyecanım biraz hayal kırıklığına dönüşüyor. Elazığ’ın merkezinin de diğer iller gibi beton binalar ve klasik apartmanlarla dolu olduğunu görmek beni üzüyor. Ama güzel bir şehir olan Elazığ’ı dört bir yandan saran dağların haşmetli görünüşü beni farklı hayallere sürüklüyor. Düşüncelerimden sıyrıldığımda otele varmış olduğumuzu fark ediyorum. Valizleri odalara bırakıp on beş dakika içinde aşağıda buluşulup geziye devam edileceği uyarısının ardından herkes gibi ben de hızlı hareket ediyorum. Rehberin, meşhur tarihi yerlerin daha çok ilçelerde bulunduğu uyarısı da beni ilk heyecanıma geri döndürüyor.
Keyfim tekrar yerine geliyor ve sabırsızlıkla geziye devam etmeyi bekliyorum. Otobüste beklerken, Türkiye’de tarihiyle, kültürüyle ünlü bütün Anadolu şehirlerini, mimari estetikten yoksun rast gele yapılmış binalarla nasıl çirkinleştirebildiğimize bir kez daha hayret ediyorum. Otobüste diğerlerinin gelmesini beklerken rehberden, Gakkoş’un Elazığlılar için kullanılan bir hitap şekli olduğun ve ‘yiğit, delikanlı’ anlamına geldiğini öğreniyorum.
AÇIKHAVA MÜZESİ HARPUT
Doğu Anadolu’nun üçüncü büyük şehri olan Elazığ, Uluova’dan Kılıçkaya Dağı’yla ayrılmış küçük bir ovanın güney kenarında yer alıyor. Şehri çevreleyen ve zirvelerinde erimeyen karların yer aldığı dağlar, şehre ayrı bir hava katıyor. Yöredeki pek çok insan gibi esmer olan rehberimiz, şehrin tarihini anlatarak başlıyor: “19. yüzyılın ilk yarısında bugünkü Elâzığ yoktu. Şimdiki kentin biraz kuzeyinde ve daha yüksek bir yerde kurulmuş olan Harput, yörenin yönetim merkeziydi. Zamanla Harput terk edilirken, yeni kent giderek büyüdü ve 1862’de bu yeni şehre Elaziz denildi. Bu isim 1937’de Elâzığ olarak değiştirildi. Şehir hızla büyüyerek gelişti.”
Gakgoşlar diyarı Elazığ, pek çok uygarlığa tanıklık etmiş. Hurriler, Hititler, Urartular, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Çubukoğulları, Artukoğulları, İlhanlılar, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Osmanlılar, şehirde kültürlerinden birer parça bırakmışlar, adeta. Elazığ’ın yerleşim yeri yeni olmakla birlikte, bölgenin tarihi çok eski çağlara dayandığı için Elazığ’dan söz ederken Harput’un tarihi ile birlikte anmak gerekiyor. Harput’u gezerken gördüğüm eski evler, tarihi kalıntılar ve kalesi, beni eski çağlara götürüyor. Binalardaki işlemeleri incelerken geçmişin ustalarını ve titizliklerini hayranlıkla anmadan edemiyorum. Elazığ’ın en çok gezilmeye değer yeri olan Harput bölgesi, tam bir açıkhava müzesi görünümünde. Her dönemden tarihi esere rastlıyoruz ve eserlerin hikayelerini büyük ilgiyle dinliyoruz.
KEBAN BARAJI’NDA SAZAN BALIĞI
Elazığ aynı zamanda gölleriyle de tanınan bir şehir. Şehrin merkezine 22 kilometre uzaklıkta, Hazarbaba ve Mastar Dağları arasında bulunan Hazar Gölü çevresinde kamp ve dinlenme tesislerinin de olduğunu görüyoruz. Doğal güzelliği ve su sporlarına uygunluğuyla göl turizm açısından şehre çok şey katmış. Keban Barajı’nın yapımından sonra oluşan baraj gölü de önemli bir eğlence ve turistik mekan haline gelmiş.
Rehberimiz, gölde sazan balığı yetiştirilerek çevredeki lokantalara satıldığını anlatıyor. Keban Barajı’nın suni ve insanı çeken maviliğinde balık yemeği de ihmal etmiyoruz. Bir barajda nasıl lezzetli balık yetiştirilebileceğine de tanık oluyoruz. Baraj gölü üzerinde çalışan feribotları da görünce, bir de feribot turu sıkıştırıyoruz araya. Zaten göl üzerinde feribotla düzenli aralıklarla şehrin ilçeleri, Ağın, Pertek ve Çemişgezek’e ulaşım var. Feribotla baraj üzerinde daha sonra hatırlamamıza değecek yarım saatlik bir tur yapıyoruz. Doğayla oynanarak oluşturulan barajın büyülü güzelliğini adeta beynimize nakşediyoruz.
Geçmişten bugüne kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Elazığ, her dönemden kalma tarihi eserlere de sahip. Harput Kalesi’nin güneyinde bulunan Meryem Ana Kilisesi, en eski Süryani Kilisesi, Ulu Camii, Kurşunlu Camii, Fethi Ahmet Baba Türbesi ve Çimşitbey Hamamı bunlar arasında. Hızlı turumuzda bu eserlerin birkaçını görme fırsatı elde ediyoruz. Otele dönüş vakti yaklaştığında, yorgun ama gördüğümüz ve gezdiğimiz yerlerin, eserlerin kattığı yeni bilgi ve deneyimlerle bir o kadar mutlu geri dönüşe hazırlanıyoruz.
GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 3.153 kilometrekare
Nüfus: 498 bin
İl Trafik No: 23
Komşuları: Bingöl, Tunceli, Malatya, Diyarbakır
İlçe ve köyler: 11 ilçe, 537 köy ve 709 mezra
İlçeleri: Ağın, Akçakaya, Arıcak, Baskil, Karakoçan, Keban, Kovancılar, Maden, Palu ve Sivrice.
*********************
Çayda Çıra oyunu
Elazığ’ın simgesi olan Çayda Çıra halkoyunu, dünyada ‘mumlu dans’ olarak tanınıyor. Oyun, elde tabaklara konan mumlarla karanlık bir mekânda başlanarak oynanıyor. Çayda Çıra oyunu hakkında çeşitli efsaneler var. Bu efsanelerden birine göre, Hazar Gölü kenarında bir köyde birbirini seven iki genç gizlice buluşmaktadır. Erkeğin buluşma yerine gidebilmesi için gölü yüzerek geçmesi gerekir. Buluşma gece olduğundan, kız çıra yakarak gence yerini belli eder.
Genç ise ışığa doğru yüzmekte ve böylece sevgililer buluşmaktadır. Bu durumu sezen kızın babası, buluşmanın yapılacağı bir gün erkeğin yüzerek gölün ortasına geldiği sırada çırayı söndürür ve genç sevgilinin gölde boğulmasına sebep olur. Bunu fark eden kız da kendini suya atar, o da kaybolur. Bunun üzerine bütün köylü toplanarak ellerindeki çıralarla iki sevgiliyi aramaya başlarlar. Efsaneye göre, bu olay üzerine ağıtlar yakılmış, türküler söylenmiş ve çıra ile arama olayı oyunlaşarak günümüze kadar gelmiş.
**********************
150 çeşit yemek var
Gakgoşlar diyarı Elazığ, zengin mutfağıyla da ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Yöre mutfağında 150’ye yakın yemek çeşidi var. Elazığ’da, sabah, öğle ve akşam öğünleri dışında ‘kuşluk yemeği’ ve ‘yatsılık’ denilen pestil, ceviz, orcik ve meyvelerin bulunduğu sofralar kuruluyor. Kış ayları için meyve ve sebze kurutuluyor, turşu, salamura yapılıyor, şehriye, erişte kesiliyor, kurut ve tarhana hazırlanıyor. Tandır ekmeği yapımı, kavurma hazırlama, orcik, pestil ve dut unu hazırlıkları da var.
Elazığ yemekleri, çorbalar, lapalar, et yemekleri, köfteler, dolma ve sarmalar, ekmekli yemekler, sebze yemekleri, pilavlar, börekler, helvalar, yumurtalı yemekler, tatlılar, hoşaf ve şerbetler şeklinde sıralanıyor. Ayranlı ve kurutlu çorbaların tadına afiyetle bakıyoruz. Yeşil mercimek, kavurma ve kuruttan yapılan Tutmaçlı çorba, nohut ve hamurla hazırlanan Kulaklı çorba ağzımızın tadını yerine getiriyor. Tariflerini de almayı unutmuyoruz. Sebze yemeklerinde pirpirim yani semizotu, patlıcan, kabak gibi sebzeler kullanılıyor. Işgın adlı bir bitkiden hazırlanan Işgınlı yumurtayı denemenizi tavsiye ederim. Et yemeklerinde kıyma genellikle bulgurla birliktelik oluşturuyor.
**********************
Doğu’ya verilen teşvikler
Elazığ’a yatırım çekiyor
Doğu Anadolu’da yer alan Elazığ ilinde, 236 muhasebeci ve mali müşavir bulunuyor. Elazığ Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Zeki Fendoğlu, Bingöl’deki 27 civarındaki muhasebeci ve müşavirin de kendilerine bağlı olduğunu belirterek, 20 bin mükellefe hizmet verdiklerini söylüyor. AB hibe programları çerçevesinde eğitim programları düzenlediklerini ve 15 bilgisayarlı eğitim dersliği kazandıklarını dile getiren Fendoğlu, on ay süren bu programların ardından mesleki eğitim programlarına devam ettiklerini kaydediyor.
Krizin şehir ve muhasebeciler üzerindeki etkisini de değerlendiren Zeki Fendoğlu, şunları söylüyor: “Krizin büyük bir kısmı psikolojik. İşlerde daralma yok ama piyasada nakit darlığı var. Esnaf biraz kararsız, 2001 krizinden deneyimli oldukları için stoklu çalışmayıp, nakitte kalmaya çalışıyorlar. 2001 krizinin etkisi altı ay sonra Doğu’ya gelmişti .Tedbirli ve temkinli davranılıyor. Elazığ’da çok üretim yok, memur şehri. Küçük çapta ticari işletmeler var. Keban Barajı yapılırken şehre sermaye girmişti. Ama bu paralar yatırıma yönlendirilemedi, yapılan yatırımlar da başarısız olunca kötü örnek oldu. Şimdilerde ise, Doğu’ya verilen teşvikler sonrasında yavaş yavaş aile işletmeleri kurulmaya başlandı. Bunun artmasını bekliyoruz. Organize sanayi siteleri de kuruluyor. Şehirde 15 bin öğrenciye sahip Fırat Üniversitesi bulunuyor. Üniversite de, zamanla reel sektörle ilişkilerini ve çalışmalarını güçlendirecek.”
Son Yorumlar