Köln’de tarih ve lezzet turu
Türk nüfusuyla tanınan ve Türklerin ‘Kölün’ diye telaffuz ettiği Köln’deyiz. Almanya’nın dördüncü büyük şehri. Tarihi ve doğal güzellikleri, birası ve lezzetli yemekleriyle ziyaretçileri kendine çekiyor. Devasa katedrali Dom, eski şehri, tepeden manzarası, müzeleri görülmeye değer….
Hanife BAŞ
Almanya ve Alman şehirleri hiçbir zaman gezi listelerimin başında yer almaz. Ama iş gereği bu ülkeye çok sık gittiğim için en çok ziyaret ettiğim şehirlerin de başında geliyorlar… Berlin, Münih, Düsseldorf, Hannover derken şimdi de Köln… Almanya’nın batısında bulunuyor. Ülkenin dördüncü büyük şehri. Kuzey-Ren Vestfalya Eyaleti’nin ise en büyük şehri. Köln’ün özelliklerinden biri de Türk nüfusunun fazla olması. Zaten Almanya’ya çalışmak için gidenlerin ilk uğrak noktası olmuş. Türkler arasında ‘Kölün’ diye de telaffuz ediliyor. Zaten şehirde Türkçe tabela, restoran, taksici ve her tür işte çalışan Türklere rastlamak mümkün. Kendinizi çok yurtdışında hissetmiyorsunuz! Dönerden baklavaya her tür yemek de var.
DEVASA KATEDRAL
Köln’e bir fuar için gidiyorum. Fuar alanı Koelnmesse bizim fuar alanlarına göre bir hayli büyük. Her yıl onlarca fuara ev sahipliği yapıyor. Şehrin merkezinde ünlü katedral Dom’a yakın olan Hilton otele yerleşiyoruz. Valizleri bırakır bırakmaz öğlen yemeği için hareket ediyoruz. Şehir küçük olduğu için yürüyerek pek çok yere varmak mümkün. Hızlı bir yemeğin ardından ilk günümüzü şehri gezmeye ayırıyoruz. Köln, Ren Nehri’nin çevresinde yer alan turistik bölgelerinde çok sayıda mimari harikası binaya, müzeye ve sanat galerisine sahip. En ünlüsü tabii ki Dome. Dışarıdan çok heybetli ve ihtişamlı görünüyor. Kölner Dom… Katolik mezhebinin ibadethanesi. İnşaatı tam 632 yılda tamamlanmış. 7 bin metrekare alanda kurulu, 157 metre yüksekliği var. Temeli 1248 yılında atılmış. Yıllarca yapımı sürmüş, maddi imkansızlıklar nedeniyle bitirilemeyen inşaat diye anılmış. İnşaatı 1560 yılında parasızlık yüzünden durdurulmuş. 1842 yılında Prusya kralı, inşaatı yeniden başlatmış. 1880’de ise tamamlanmış. Gotik bir mimari stile sahip. Günümüzde şehrin ve ülkenin en çok turist çeken yapılarından biri. Dışarıdan ince ayrıntısına kadar incelediğimiz yapının içine de giriyoruz. Devasa boyuttaki tavanı ve karanlık ortamı insanı başka dünyalara götürüyor. Bu yapı şehrin her yerinden görülüyor…
RENKLİ ESKİ ŞEHİR
Dom’un önünden rengarenk ön cephelere sahip tarihi yapıların olduğu eski şehre yöneliyoruz. Artık hepsi birer kafe ya da restoran. Bunlardan birinde oturup dinlenirken şehre özgü Kölsch biralarından içiyoruz. Burada her restoran kendine özgü biralar yapıyor ve hepsinin lezzeti farklı. Şehirde bolca bira salonu var. Biraz soluklanırken de rehberimizden Köln’ün tarihini dinliyoruz: “M.Ö 50 yılında Roma İmparatoru Claudius tarafından kurulmuş. Eski bilinen ismi Cologne. Kolonyanın keşfedildiği şehir burası. Bu nedenle adı da buradan geliyor. 400 yıl boyunca Roma’ya bağlı olmuş ve ordunun karargahı olarak görev yapmış. Ortaçağ’da ise Kuzey ve Doğu Avrupa arasında önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş. İkinci Dünya Savaşı’nda da nasibini alarak en çok bombalanan kentler arasında yer almış. Bugün 1 milyon nüfusu bulunuyor. Bunların yüzde 10’a yakınını da Türkler oluşturuyor.”
Bira molasından sonra nehir boyunca dümdüz yürüyoruz. Karşımıza ünlü Hohenzollern Köprüsü çıkıyor. Bu köprü hem demiryolu geçidi hem de yaya geçidi olarak kullanılıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmış daha sonra yeniden yapılmış. Köprü üzerinden geçerken yükseklik fobim nüksetse de demirlere takılı ‘aşk kilitlerine’ takılıp kalıyorum. Aşıklar bir kilit alıp üzerine sevdiğinin ismini yazıp kilitliyor ve anahtarını nehre atıyor. Bu inanış köprüde çok renkli görüntüler oluşmasına neden olmuş. Bu inanış bizde neden yok diye düşünmeden edemiyorum.
TEPEDEN ŞEHRE BAKIN
Manzara için Köln Teleferiği’ndeyiz. Yükseklik fobimi bastırarak şehre tepeden bakma şansı yakaladığım için kendimi mutlu sayıyorum. 1957 yılında kurulmuş. Avrupa’nın ilk teleferiği. Mükemmel bir manzara sunuyor. Şehrin bütün noktalarına tepeden bakma şansı yakalıyorsunuz. Dom Katedrali bütün ihtişamıyla karşınızda. Eski şehir, diğer kiliseler, yerleşim yerleri hepsi ayaklarımızın altında kalıyor. Şehrin düzenli yerleşiminden etkilenirken bir de bizim şehirleri düşünüyorum. Köln’e gelenlerin yapmadan döndüğü diğer bir ritüel olan bir gökdelenin en üst katındaki restoranda da akşam yemeğimizi yiyoruz. Osman 30’da yemek yerken şehre bir kez daha tepeden bakma şansı yakalıyoruz. Restoranın sahibi bir Türk ama dünya mutfağından yemekler sunuyor. Çalışanlar arasında da pek çok Türk var. İş arasında fırsat bulup şehrin alışveriş meydanı olarak bilinen Hohe Strasse’ye de uğramayı ihmal etmiyoruz. Euro kurları çok yüksek olsa da hediyelik eşyalarımızı seçiyoruz. Köln’de iş için kaldığım üç güne şehir gezisini de sıkıştırmanın mutluluğuyla pek çok anılar eşliğinde geri dönüşe hazırlanıyorum.
BUNLARI DA GEZEBİLİRSİNİZ
Alman şehri Köln’de bizim vakit bulamadığımız ama gidince yapabileceğiniz başka aktiviteler de var. Sanatseverlere hitap eden Ludwig Müzesi’ni gezebilirsiniz. Rembrandt, Renoir gibi sanatçıların eserleriyle dolu. Modern ve çağdaş sanatlara ilgisi olanlar kaçırmasın. Roma-Germen Müzesi’nde arkeolojik mirası inceleyebilirsiniz. Romanesk mimariye sahip St. Gereon Katedralini gezebilirsiniz. Çikolataya meraklıysanız ya da çocuğunuzla seyahat ediyorsanız Çikolata Müzesi’ni kaçırmayın. Burada çikolata ile ilgili her şeyi deneyimleme şansı yakalayacaksınız. Kolumba Müzesi’nde ise Roma dönemine ait kalıntıların yanı sıra daha önce kilise olan yapının kalıntılarını görme şansı yakalayacaksınız…. Bir hayvansever olarak çok onaylamasam da şehirde bir hayvanat bahçesi de bulunuyor.
KÖLN’DE NE YENİR?
Almanya denince akla yemekten daha çok bira gelir. Köln de kendine özgü birasıyla meşhur bir şehir. Kölsch bu şehre ait. Şehrin kendine has bira çeşidi. Yumuşak bir bira ve içimi çok rahat. Üzerinde en az iki parmak köpükle geliyor. Susuzluğumu anında gideriyor. Her biracının kendine özgü Kölsch’ü bulunuyor. Kendileri üretiyor. Üzerine kapağını koyup istemediğinizi belirtmediğiniz sürece garsonlar size servis yapıyor. Küçük bardaklarla servis edilen birayı mutlaka denemelisiniz. Patates, sosis Alman mutfağının vazgeçilmezlerinden. Her ikisinin bir arada olduğu Currywurst çok lezzetli. Himmel un Aad da yerel bir yemek. Yemekte patates ile yapılan özel bir sos kullanılıyor. İçinde elma ve soğan da yer alır. Flönz de sosis eşliğinde yenilir. Alman mutfağındaki önemli sosis çeşitlerinden biri. Ayrıca şehirde pek çok Türk restoranı ve dünya mutfağından çeşitleri bulma şansınız var…
Son Yorumlar