Kültür ve sanatın başkenti: Viyana

Harika mimari yapılar ve göz alıcı sanat eserlerinin şehri, Viyana’dayız. Viyana hep görmek istediğim Orta Avrupa’nın gözde turizm merkezlerinden biri. Her dönem kültür, sanat ve müziğin başkenti olageldi.. İhtişamlı sarayları, ünlü müzeleri ve klasik müzik konserleriyle işte Viyana…

Hanife Baş

Mozart’ın şehri, ressam Gustav Klimt’in ilham kaynağı… Atlar, faytonlar, klasik müzik ve vals her yerde. Sanki bir anda karşınıza kabarık etekli kadınlar ve takım elbiseli adamlar çıkacakmış gibi geliyor. Dünya mimarisine ilham kaynağı olan tarihi binalar, görkemli saraylar, müzeler, pastalar ve olabildiğince tarih…. Evet burası Viyana. Avusturya’nın başkentindeyiz.
Kışın çok soğuk olduğu için bahar ayını seçiyoruz. Viyana hep görmek istediğim Orta Avrupa’nın gözde turizm merkezlerinden biri. Her dönem kültür, sanat ve müziğin başkenti olageldi. Otelimize yerleşir yerleşmez gezeceğimiz yerlerin listesine bir göz atıyoruz. Hofburg İmparatorluk Sarayı, Schönbrunn Sarayı, Aziz Stephan Katedrali, Prater Parkı, Viyana Devlet Operası, Museumsquartier, meydanlar, parklar, Mariahilfer alışveriş caddesi… Hepsi Viyana’nın eski şehir kısmında yer alıyor. Burada isteyenler nostaljik fayton turuna da katılabiliyor.

ÜNLÜ HOFBURG SARAYI
İlk durağımız ünlü Hofburg Sarayı oluyor. Devasa imparatorluk sarayı. Avrupa tarihinin çok önemli bir kısmının yazıldığı yer. 18 bina, 19 avlu, 2 bin 600 odadan oluşuyor. İmparatorluk evleri, gümüş koleksiyonları görmeye değer. Kral Franz Josef ve Kraliçe Elizabeth’in diğer adıyla Sisi, yaşadığı ve o dönemden kalma bütün eşyaların korunup sergilendiği görkemli bir saray. 1278 yılında yapımına başlanmış, 1918 yılına kadar Avusturya’yı yönetmiş Habsburg Hanedanlığı’nın gücünün merkezi olmuş. İmparatorluk daireleri, gümüş koleksiyonu, Sisi Müzesi, Avusturya devlet başkanı çalışma ofisi ve belediyeye ait binalarıyla varlığını sürdürüyor. Mimari açıdan gotikten baroka kadar zengin bir görkeme sahip.
Sarayda İmparatoriçe Sisi’nin ağırlığı hissediliyor. Zevk ve lüks düşkünü olan Sisi’nin o dönem giydiği kıyafetler, kullandığı tüm eşyalar, kullandığı at arabası sergileniyor. Sonu ise hazin olmuş. İtalya’da gezmeye gittiğinde bir anarşist tarafından hançerlenerek öldürülmüş. Tarihe ‘Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ sözüyle geçmiş Marie Antoinette’de de burada doğmuş. Çok yoğun ziyaretçi trafiği arasında sarayın üç bölümünü de geziyoruz. O dönemin ihtişamı karşısında tarifsiz duygulara kapılıyoruz. Milyonlarca tarihi eser barındıran bu sarayı tam anlamıyla gezmek bir gününüzü alabilir….
İlk güne bu sarayı sığdırıp akşam yemeği için restoranımıza yollanıyoruz. Ünlü şinitzeli, elmalı turtayı ve mekan olarak da tarihi Figlmüller’i seçiyoruz. Tatlının yanına da Melange kahvesi iyi gidiyor. Şahane bir akşam yemeğinin ardından otelimize yollanıyoruz.

SARAY GEZİSİNE DEVAM
İkinci gün ise rotamıza yine saraylardan devam ediyoruz. Bu kez Habsburg Hanedanı’nın yazlık sarayı Schönbrunn’dayız. Büyük bahçeler, süslü çeşmeler, geniş yeşil alanlarla büyüleyici. Saray, 17. yüzyılda inşa edilmiş. 1500 odası var. Sarayı, 20 odanın gezdirildiği Kraliyet Turu’yla geziyoruz. Büyük turda tamamını görebiliyorsunuz. Adeta tarihin tozlu gizemli sayfalarına dalıyoruz. İhtişamlı mobilyalar, devasa pencereler, resimli duvarlar…. Muhteşem bahçeleri de görülmeye değer. Bahçede görülmeye değer bir tepenin üzerinde kurulmuş zafer takı Gloriette ve bitkilerden yapılmış bir labirent de var…
Diğer saray ise Belvedere. Prens Eugen’e Osmanlı’nın Viyana kuşatması sırasında gösterdiği üstün performanstan dolayı hediye edilmiş bir saray. Aşağı ve yukarı olmak üzere iki bölümden oluşuyor.
Viyana’da bir katedral görmeden dönmek olmaz. Sırada Aziz Stephan Katedrali var. Gotik mimarisi çok ihtişamlı. İki yüz otuz bin cilalı taş ile örtülmüş muhteşem bir görüntüye sahip bir çatısı var. Kilisenin 21 tonluk çanı, Viyana kuşatması sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan silahların ve topların eritilmesiyle üretilmiş. Bu çan, 1534 yılından itibaren yaklaşan Osmanlı akıncılarını haber vermek için kullanılmış ve bu iş için bir memur görevlendirilmiş. Katedralin içini gezmek ücretsiz ama uzun bir kuyruğu göze almanız gerekecek.

MÜZELER MEYDANI
Şehirde diğer bir çekim noktası müzeler caddesi yani Museumsquartier. Bir müze kompleksi. Kompleks içerisinde resimden mimariye kadar pek çok temalı bölüm var. Şehirde onlarca müze var. Çoğu sanat müzesi. En önemlilerinden biri Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistorisches Museum). Burada pek çok değerli eser sergileniyor. Albertina Müzesi ise, ülkenin ve Avrupa’nın önde gelen resim müzelerinden biri… Viyana’da başka alanlarda pek çok başka müze de bulunuyor.
Museumsquartier’den yolun diğer tarafına geçtiğinizde ise şehrin önemli binaları, tiyatro, parlamento binası, belediye binasını görüyor olacaksınız. Hepsi de ihtişamlı yapıya sahip. Belediye binası anlamına gelen Rathaus öne çıkıyor. Viyana’da, ilgi çekici yapılar arasında Hundertwasser’den bahsetmeden olmaz. Sanatçı Friedensreich Hundertwasser’ın düşüncesiyle mimar Joseph Krawina tarafından inşa edilmiş. Dış cephesi rengarenek 52 daireden oluşuyor. Değişik mimarisiyle turistlerin ilgi odağı oluyor. Volkstheater (Halk Tiyatrosu) ile Parlamento Binası da görülebilecek yapılar arasında. Resmen mimari bir görsel şölenle ziyaretimizi noktalıyoruz.
Viyana’daki son kalan vaktimizi de alışverişe ayırıyoruz. Ünlü Mariahilfer Caddesi’ndeyiz. Sağlı sollu onlarca ışıltılı mağaza ilgi çekici. Euro kuru nedeniyle çok fazla bir şey alamasak da o atmosferi yaşamak da şahane oluyor. Lüks ve şık mağazalarıyla görsel bir şölen sunan Graben, Kohlmarkt ve Karntnerstrasse’ye mutlaka uğrayın…. Üç günlük Viyana yolculuğunu noktalarken güzel anılarla geri dönüşe hazırlanıyoruz.

VİYANA’DA NE YENİR?
Viyana’da yemek denince ilk akla şinitzel geliyor. Tabii bir de kahve. Osmanlı askerlerinin Avrupa’ya tanıştırdığı kahve çekirdekleri Viyana’ya kadar gelmiş ve burada tutunmuş. Elmalı turtayı da unutmayalım. Tam bir kafeler şehri. Eski ve tarihi pek çok kafesi var. Ama ana yemekte et ve sebze çeşitlerine göre ayrı ayrı sosları var. İtalyan ve Fransız mutfağının da esintileri hissediliyor. Köfte şeklindeki Semmelknödel, etin havuç ile patates gibi sebzelerle haşlanmasıyla ortaya çıkan tafelspitz, soğanlarıyla fark yaratan zwiebelrostbraten ve Viyana usulü patates salatası denenmesi gereken yemekleri. Kentin mutfağı et ağırlıklı. Sosisten oluşan atıştırmalıkları da çok yaygın. Ama Viyana usulü şinitzel mutlaka denenmeli. Wiener Schnitzel dana etinden yapılıyor. İnce bir dilim bifteğin fırınlanmasıyla elde ediliyor. Bir dilim limon bazen de patates püresi ile servis ediliyor… Tatlı olarak da Sacher Torter çikolatalı pasta, Apfelstrudel adlı elmalı hamur tatlısı, Linzer Torte öne çıkıyor… Ünlü kafeleri ise Figlmüller, Cafe Mozart, Cafe Central, Cafe Sacher…

KLASİK MÜZİKSİZ OLMAZ
Viyana’ya gidip de bir klasik müzik konserine gitmeden olmaz. Mozart, Beethoven, Haydn gibi birçok klasik müzik ustasını yetiştirmiş olan Avusturya, müzik konusunda da dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. Viyana Opera Binası ise dünya operasına yön veren bir merkez. Viyana’da kiliselerde bile klasik müzik konserleri oluyor. Tavsiyemiz opera binasında bir konsere gitmeniz ama bilet bulmak zor olabilir. O nedenle kiliselerde de iyi konserlere rastlayabilirsiniz. Biletleri kapılarda satılıyor.

Bunlar da ilgini çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir