Liman, kanal ve göl

Almanya’nın kuzeyinde tam bir liman şehri. Ama diğer yandan Venedik’ten daha fazla kanala sahip. Gölleri ise şehrin güzelliğini artırıyor. Evet Hamburg’dan bahsediyoruz… Bin iki yüz yıllık bu şehirde, tarih, doğa ve su sizi her yerde takip ediyor… Gece hayatı, balık pazarı, mutfağı ve müzeleriyle size farklı bir deneyim yaşatıyor.

Hanife BAŞ

Keskin soğuğun etkisiyle kabanıma sıkıca sarılıyorum.Bir yandan erken kararan hava diğer yandan yılbaşı süsleri ve ışıklarının yaydığı hüzün ve dinginlik… Sokaklar temiz, trafik düzenli, etraf sessiz…Almanya’nın ikinci büyük şehri Hamburg’da kaldığım otelden çevreyi keşfetmek için çıkıyorum. Şansa şehrin tam merkezindeyim. Ünlü Alster Gölü de hemen yakınımızda.
Şehrin tren garıyla Gansemarkt arasında kalan tarihi merkezinde soğuğa aldırış etmeden bir süre dolanıyorum. Alışveriş ve yılbaşı hediyesi alma derdindeki insan kalabalığı, hızlıca gidip gelen araçlar… İlk hedefim şehrin simge yapısı oluyor. Ünlü belediye binası Rathaus. İhtişamlı yapısıyla şehrin her yerinden görülebiliyor. Mimarisi hayranlık uyandırıcı. Rathaus’un saat kulesi gotik mimarisininen güzel örneklerinden birini sergiliyor.Fotoğraf karesine sığdırmaya çalışıyorum ama nafile. Biraz daha uzaktan çekeyim derken yılbaşı alışverişine çıkan kalabalığının ortasında buluyorum kendimi…

ŞEHRİN SİMGE BİNASI
Rathaus, uzun kuleleri ve yeşil çatısıyla etkileyici.Dile kolay tam 624 odası var. Binanın içi de gezilebiliyor. Neyse ki kapanış saatine birkaç saat kala içeri giriyorum. Önce bir tarihçesine göz atıyorum. Buradaki ilk saray 1842 yılında yangında tamamen yanmış. Yeni binanın yapımına ise 1886’da başlanmış.1897’de ise tamamen halka açılmış. Neo Rönesans mimaride bir yapı ve 4 binden fazla meşe direğinin üzerinde duruyor…. İçerisi adeta bir canlı müze. Duvarlarında tablolar, avizeler ve vitraylarıyla göz kamaştırıcı bir heybeti var. İçindeki Yunan tanrıçası Hygieia’ya adanmış çeşme de mutlaka görülmeli… 112 metrelik kulesine de çıkılabiliyor ama ben geç kaldığım için bu fırsatı kaçırıyorum. İnşallah bir dahaki sefere diyorum. Ana kapısının üzerindeki Latince yazı ise etkileyici: “Atalarının elde ettiği özgürlüğü torunlar layık biçimde korumalıdır.”

TAM BİR KANALLAR ŞEHRİ
Rathaus’un önündeki dev meydandan sağa doğru devam ediyorum. Işıltılı mağazalar, göller ve hiç bitmeyen insan kalabalığı… Adeta Venedik. AlsterArcades denilen bu bölge zaten Venedik örnek alınarak kurulmuş. Zaten Hamburg tam bir kanallar şehri. Birçok irili ufaklı köprüyle kanallar arasında dolaşılıyor. Tam 2 bin köprü olduğu söyleniyor. Suyu her yerde görmeniz mümkün. Mağazalar, kafeler ve restoranlarla her yer ışıl ışıl… Sıra sıra dizilen ünlü dünya markalarının mağazalarına girmeden edemiyorum. Döviz kurunun azizliğiyle fiyatları bir hayli pahalı buluyorum. Sokakta gördüğüm sosisçiden ise ülkeye gidince denemem tavsiye edilen sosislerden bir tane alarak yoluma devam ediyorum. Gerçekten dedikleri kadar lezzetliymiş.
Burada Hamburg’un da tarihine bir göz atmak gerekiyor. Almanya’nın kuzeyinde ve dünyaya açılan kapısı. AlbeElster ve Bille nehirlerinin birleşim noktasında yer alıyor. Ülkenin en büyük limanına sahip. Rotterdam’dan sonra Avrupa’nın en büyük ikinci limanı, Hamburg.Nüfusu 1 milyon 800 bin…. Bin 200 yıllık geçmişi olduğu söyleniyor…

LİMAN VE GECE HAYATI
İyice bastıran karanlık otele dönme zamanımın geldiğini anımsatıyor. Akşam yemeğine ve gruba yetişmek için adımlarımı hızlandırıyorum. Tur otobüsüne binerken rotamız yarım saat mesafedeki balık restoranına doğru kıvrılıyor. Limanda müthiş bir deniz manzarası eşliğinde balık ve türevlerinin tadına bakıyoruz. Enfes şarap ve biraları da unutmamak lazım.
Hamburg’un liman bölgesinden bahsedersek, gece karanlığı güzelliğini saklıyor ancak gündüz birbiri ardına demirlemiş devasa yük gemileri, vinçler, değişik ebattaki gemilerle göl ve deniz adeta görünmüyor. Liman civarında dolaşılacak ve alışveriş yapılacak alanlar da mevcut. Yılda 13 bin civarında gemi bu limana uğruyor. Yolcu gemisi terminalinden tarihi ambar kenti Speicherstadt ve iniş köprülerinden modern konteynır limanı arasında özgürlüğün kokusu geliyor. 1939 yılına kadar yeni dünyaya giden Avrupalı göçmenler bu limandan hareket ediyormuş… Şehirde eskiden yaya ve araç tüneli olarak kullanılan Elbe Tüneli de görmeye değer.
Yorgunluğumuza karşın şehrin gece hayatını merak edenler de oluyor. St. Pauli semtindeki bir cadde Hamburg’un gece kalbinin attığı yer. Amsterdam’daki RedLightDistrict gibi bir bölgesi de var. Bazı açılardan çok da nezih gelmiyor bana.Gece kulüpleri, birahaneler, diskoları ve köşe başlarında bekleyen kızlar, travestiler… Özellikle haftasonları iğne atsanız yere düşmez cinsten.

BALIK PAZARINDA KAHVALTI
Pazar sabahını ise uykudan feragat edip ünlü balık pazarında geçiriyoruz. Şehrin dondurucu soğuğu sabahın köründe daha sıkı hissediliyor. Meşhur Fischmarkt’tayız… Pazar sabah beşte açılıp saat 10:00 gibi kapanıyor. Şehirde mutlaka deneyimlenmesi gereken yerlerden. Zaten genelde gece hayatını uzatanlar mumu burada söndürüp kahvaltılarını ederek evlerine dönüyorlar. Kuzey Denizi’nin lezzetli balıkları açık artırma usulü satılıyor. Canlı müzik performansı da var. Ortasında bir meydan olan üç katlı bir bina. Her yeri nasıl kalabalık. Siparişimizi zor vererek balık ekmekle kahvaltımızı ediyoruz. Bir yandan da dans ve müzik tınıları… Balık alanlar, etrafta dolananlar. Birkaç saatimizi burada harcıyoruz ve gerçekten değiyor. Bu kadar güzel bir yer olduğunu tahmin etmiyordum, uykusuzluğa kesinlikle değdi diye düşünüyorum. 18. yüzyıldan beri açık olduğunu duyunca hayranlığım daha da artıyor.

KEŞFEDİLECEK DİĞER YERLER
Hamburg’da keşfedilecek yerler bitmiyor. Her Avrupa şehrinde olduğu gibi burada da muhteşem mimarili kiliseler var. Bunlardan biri St. Michael, barok tarzdaki kilise çok ihtişamlı. Rathaus gibi devasa kuleye sahip.İkinci Dünya Savaşı’nda tahrip edilmiş daha sonra aslına uygun restore edilmiş…Hepsine fırsatımız olmadı ama şehirde diğer görülmesi gerekenlerin başında Minyatür Müzesi, kiremit renkli binalarıyla Warehouse, sanat müzesi Kunsthalle,Planten un Blomen Park, Hamburg Müzesi, Aziz Nikolai Kilisesi, Hamburg Zindanı,Stadt Park, denizcilik ve çikolata müzesi, yeni opera binası yer alıyor…
Şehirdeki ki günümü dolu dolu geçirirken güzel hatıraların eşliğinde dönüş için tekrar yollara düşüyorum…

ALSTER GÖLÜ’NDE TURLAYIN
Bana göre Hamburg’un en güzel yerlerinden biri Alster Gölü ve çevresi. Gölün ardında büyük bir park da var. Ormanlık alanda yürüyüş yapıp, bisiklete binebilirsiniz. Çevresindeki kafelerde dinlenerek kahvenizi yudumlarken gölün dinginliğinde kendinizden geçebilirsiniz. Bir de de tabii ki gölde tur yapmak mümkün.Hem de buharlı gemiyle… Ben de bunu deneyimlemek isteyenler arasındayım. Teknelerin kalkış noktası Jungfernstieg. Şehri bir de gölden keşfediyoruz. Gölün üzerinden kanallardan geçiyoruz birer birer. Şehrin silueti ve manzarası paha biçilemez. Kesinlikle gölün çevresinde gezi yapılmalı diyorum. Hamburg’u ziyaret edeceklere şiddetle tavsiye olunur…

HAMBURG’DA NE YENİR?
Bir liman şehrinde tabi ki ilk akla gelen balık.Liman boyunca ve şehirdeki balık restoranlarında her türlü balığı bulmanız mümkün. Et yemeklerinden de ünlü bir dana eti yemeği olanLabskaus var. Ben Alman mutfağını şahsi olarak hep çok soslu bulmuşumdur o nedenle yemek siparişi verirken az soslu olması için uyarıda bulunmakta fayda var. Balık kızartması ve patates kızartması ise her zaman kurtarıcı. Tabii ki sosis ve buğday birası… Mutlaka bu ikiliyi denemelisiniz….

 

 

 

Bunlar da ilgini çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir